Bir Sonraki Pandemiye Hazır Mıyız?

Bu çeviri EDJNET -VOYD iş birliği kapsamında Türkçe’ye kazandırılmıştır.

Bir sonraki pandemiye hazır mıyız?

Stefano Valentino – Voxeurop

Yayınlanma Tarihi: 28 Mart 2023

Çeviri: Ayşegül Dahi / VOYD

Birçok araştırmacı Avrupa Birliği’nin (AB) Covid-19 salgınına hazırlanamamasının araştırma fonlarının yetersizliğinden kaynaklandığını savunuyor. Ancak gelinen noktada bu durum, virüs ve sonuçlarıyla mücadelede milyarlarca euro harcanmasına neden oldu.

Belçika Leuven Üniversitesi’nde viroloji profesörü Johan Neyts, 2019 yılının Eylül ayında Wuhan’da düzenlenen 8. Uluslararası Modern Viroloji Sempozyumu’nda, “Dünya bir sonraki pandemiye hazır değil. Yeni bir virüs ortaya çıkarsa, ilk aşıların geliştirilmesi en az bir yıl alacaktır. Daha geniş etkili ilaçlar geliştirilmeli.” şeklinde bir öngörüde bulundu. O dönemde dile getirdiği bu sözler, birkaç ay sonra aynı şehirde yaşanan olaylarla ürkütücü bir doğrulukla gerçekleşti.

Neyts, “Eğer size saldıran bir düşmanınız varsa, o zaman silahlarınızı saldırıdan önce hazırlamanız daha iyi olur. Bunları barış zamanında inşa etmeniz gerekir.” diyerek, SARS-CoV-2’nin (Covid-19’a neden olan virüs) ortaya çıkmasıyla yapılanın, saldırının beklenmesi ve ardından silahların inşa edilmeye başlanması olduğunu ifade etti.

Gerçek şu ki; Avrupa Birliği, Covid kriziyle mücadele etmek için milyarlarca euro harcadı, ancak bunu önlemek için sadece birkaç milyon harcadı ve araştırma için gerekli finansmanı sağlayamadı. Uzmanlara göre, Brüksel’deki karar vericiler, 2003’teki ilk SARS salgınının ardından yapılan ilaç geliştirme yatırım stratejisini izleseydi, çok daha fazla can kaybı ve ekonomik zarar önlenebilirdi. Acil durum odaklı bu öngörüsüzlük devam ederse, insanlar gelecekteki salgın tehditlerine karşı savunmasız kalabilir.

AB, hala salgınlara karşı hazırlık yapmak yerine, salgınlara tepki verme üzerine finansman sağlamayı tercih ediyor. Özellikle herhangi bir salgın ortaya çıktığında kullanılabilecek geniş spektrumlu antivirallerin önceden üretilebileceği bir stratejiye odaklanmak gerektiğinde, bu tutum bir hata olarak değerlendirilebilir.

Veriler, bu sonucu doğruluyor gibi görünüyor. Avrupa Komisyonu (AK), patojen gözetimi, tıbbi araştırma ve sağlık sistemlerinin iyileştirilmesi için 2023-24 Horizon Programı kapsamında 600 milyon euro ayırdı. Ancak, bu miktarın çoğu ilaç geliştirme amaçlarına yöneltilmeyecek. Örneğin, Avrupa Komisyonu’nun Covid aşıları için Big Pharma’ya ödediği 2,9 milyar euronun sadece yüzde 2’sini oluşturacak kadar küçük bir pay ilaç geliştirmeye ayrılacak. Geçmişte yapılan fon kesintilerinin gelecekte Avrupa’nın pandemilere hazırlık kapasitesini zayıflatabileceği endişeleri de mevcut.

SALGINLA MÜCADELE İLAÇLARI İÇİN AB FONU

Profesör Neyts, “Potansiyel bulaşıcı hastalıkları hemen etkisiz hale getirebilecek ilaçlara yatırım yapmak, bir tür sigorta primi gibidir. Ne kadar risk almak istediğimize karar verip hazırlıklı olmak arasında bir seçim yapmaktır.” şeklinde konuşuyor. AB, Covid-19’a hazırlıksız yakalanmanın bedelini 2020’de yaşadığı 439.000 ölüm ve GSYH’de yüzde 6,5’lik bir düşüşle ödedi. Bu durumu aşmak için 2,018 trilyon euroya varan bir kurtarma planı devreye sokuldu. Neyts’e göre, üye devletlerin aşı dozları için harcadığı 30 milyar euro, ilaç geliştirme ve tedarik için bir prim niteliğinde olabilirdi.

Neyts ayrıca, “İlaç şirketlerini koronavirüslerle ilgili ilaç geliştirme konusunda suçlamak doğru olmayabilir, çünkü o zamanlar SARS-Cov-1 birkaç ay içinde kayboldu ve bu nedenle bu şirketler için bir pazar oluşmamıştı.” diyor. “Asıl sorun zengin ülkelerin ilaç şirketlerine stoklanabilir ilaçlar geliştirmeleri için gerekli teşvikleri sağlamamaları.”

Ancak asıl sorun, genellikle en tehlikeli pandemi, önlenmiş olan pandemidir çünkü bu durumda herhangi bir farkındalık oluşmaz. Siyasi liderler bu tür durumlar için ödül alamayacakları için önlem almakta isteksiz olabilirler ve hükümetler, kesin bir başarı garantisi olmadan bu kadar büyük miktarda kamu kaynağı yatırmaktan çekinebilirler. Politikacılar genellikle kısa vadeli düşünme eğilimindedirler çünkü normal görev süreleri kısa olurken, uzun vadeli bir ilaç geliştirme planı ise 10 ila 20 yıl sürebilir. AB’nin genellikle 5 yıla kadar finanse ettiği projelerle somut sonuçlar elde etmek zordur. Ancak, bilimsel öngörüler zaman alır ve genellikle vergi mükellefleri tarafından doğrudan görünmezler.

Neyts, Leiden Üniversitesi Tıp Merkezi moleküler viroloji araştırma başkanı Eric J. Snijder, Lubeck Üniversitesi Moleküler Tıp Enstitüsü Koronavirüs Ekibi Başkanı Rolf Hilgenfeld ve Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Direktörü ve Marsilya Üniversitesi’nde virüs yapısı ve ilaç tasarımı uzmanı Bruno Canard gibi önde gelen araştırmacılar, ilk SARS’ın keşfinden bu yana koronavirüsler üzerinde çalışmış ve iş birliği yapmış trans-Avrupa bilim insanları ağının öncülerindendi. Bu isimler, AB tarafından 6. ve 7. Çerçeve Programları kapsamında toplam 30 milyon euro ile finanse edilen ve Covid-19’a karşı etkili müdahale yollarını açabilecek üç umut verici projenin parçasıydı. Bu projeler, birbirini takip eden mantıklı adımlar olarak geliştirildi: SARS-DTV (2004-2007), Vizier (2004-2009) ve Silver (2010-2015) olarak adlandırıldılar.

Bu araştırmacılar, SARS-1 ve SARS-2 arasındaki 18 yılın, bir dizi iyi inhibitör prototipi geliştirmek için yeterli bir süre olduğunu ve Pfizer’ın antiviral ilaç Paxlovid ile bu sürenin yalnızca iki yıl içinde gerçekleştirilebileceğini gösterdiğini belirtiyorlar. Diğer bilim insanları da, bu tür ilaçların dağıtımı ve kullanımı yoluyla SARS-2’nin kontrol altına alınabileceğini ve dünya geneline yayılmasının önüne geçilmesinin garanti olmasa da, en azından aşı geliştirme için daha fazla zaman kazanılabileceği konusunda fikir birliği içindeler.

NELER ÖNGÖRÜLEBİLİR?

Araştırmacıların öngörüleri oldukça dikkat çekici. Onların altını çizdiği temel ilke, barış zamanlarında gelecek patojenin spesifik olarak ne olacağını tahmin edemeyeceğimiz, ancak geçmişteki SARS-Cov-1 ve MERS gibi önceki salgınlarla uyarıldığımız virüs ailelerinden birine ait olabileceğini öngörebilmemizdir. Dolayısıyla amaç, bu ailelerin her biri için biyolojik yapılarını inceleyip zayıf noktalarını belirledikten sonra geniş kapsamlı güçlü antiviral setler geliştirmekti.

Öncelikle Vizier projesiyle virüs hedef moleküllerini karakterize eden araştırmacılar, Silver projesiyle bu hedeflere yönelik inhibitörler geliştirmeyi amaçladılar. Antivirallerin büyük bir avantajı, Spike proteini gibi hızlı mutasyona uğrayan virüs yapılarına odaklanan aşılar yerine, virüs enzimlerini ve diğer kritik unsurları hedef alarak, daha az hızlı mutasyon geçiren kısımları hedeflemeleriydi.

Bilim insanlarına göre, SARS-CoV-1 üzerinde işe yarayan bir antiviralin SARS-CoV-2 üzerinde de etkili olma olasılığı oldukça yüksekti. Eğer SARS-CoV-2 ortaya çıktığı anda, SARS-CoV-1 için geliştirilen moleküllerin klinik testlerinin ilk aşamasında güvenli olduğu kanıtlanmış olsaydı, başlangıç aşamalarını atlayarak doğrudan ikinci aşamaya geçilebilir ve virüsün genomu belirlendikten sonra altı ay içinde inhibitörler elde edilebilirdi.

Ancak, bu araştırma süreçleri sürekli bir destek ve sürdürülebilir bütçeler gerektirir. Ancak ne yazık ki, 2014’te Ebola ve 2015’te Zika gibi diğer acil durumlar yaşanınca, AB bu virüslere yanıt vermek için koronavirüs araştırmalarından kaynak çekti. Avrupa Komisyonu’nun iddiasına göre, aşı araştırmaları ve inovasyon için 2007’den 2019’a kadar 4 milyar eurodan fazla yatırım yapılmış olsa da, bu yatırımların felaketi önleme konusunda yetersiz kaldığı görülüyor.

Bir araştırmacı, “Etkili olabilmek için bütçelerin sürdürülebilir olması gerektiğini ve kamu ihalelerinin, Vizier ve Silver gibi projelere dönüşebilecek araştırmaların sürekliliğini sağlaması gerektiğini” vurguladı. Ancak Silver projesinin fonlama süresi sona erdiğinde, Avrupa Komisyonu’nun devam etmeye değmeyeceğine karar verdiği ve kazananın yapısal biyoloji değil, antiviral ilaçlar olduğu görünüyor.

GELİŞTİRİLEBİLECEK DİĞER ÇALIŞMALAR

Bu araştırmacılar, Avrupa Komisyonu’na önerdikleri projelerin kabul edilmemesinden ve süreklilik sağlayacak fon bulamamaktan kaynaklı olarak Covid-19 için daha iyi hazırlanmanın mümkün olduğuna inanıyorlar. Özellikle, SARS-2’nin ortaya çıkması durumunda, daha önce yapılan araştırmalarla elde edilen deneyime dayanarak klinik çalışmalara hızlı bir şekilde geçebilirlerdi. Ancak, bu projelerin devam etmesi için sürdürülebilir bir finansman bulma konusunda zorluklar yaşandı.

Araştırmacılar, Avrupa Komisyonu’nun Covid-19 için acil fon sağlamasına rağmen, bu projelerin iki ya da üç yıl sürmesinin ardından devam edebilmesi için yol bulmaları gerektiğini belirtiyorlar. Ancak bu süreç, politika yapıcıların kriz dönemlerinde yoğun finansman sağlaması ve daha sonra bu kaynakları çekmesi şeklinde işlediği için sürdürülebilirliği zorlaştırıyor.

Örneğin, Score ve Care gibi programlar, Covid-19 antivirallerini keşfetmeyi amaçlayan büyük konsorsiyumları içeriyor. Ancak dış finansman olmadan bu tür çalışmaların sürdürülmesi zorlaşıyor. Araştırmacılar, bu tür projelerin tekrarlanmasını engellemek ve daha geniş bir kapsama yaymak için bu kaynakları Gümüş projesine geri döndürmeyi ve yeni kaynaklar bulmayı hedefliyorlar.

Ayrıca, AB programlarının uzun vadeli araştırma yerine kısa vadeli ürünlere odaklandığı ve bu nedenle temel araştırmaların öneminin göz ardı edildiği belirtiliyor. Bu durum, bilim-politika ilişkisinde bir kayma olduğunu gösteriyor.

Sonuç olarak, Covid-19 krizi sırasında alınan derslerin SARS-2 ve potansiyel olarak gelecek virüs grupları için önleyici bir strateji oluşturulmasında kullanılması gerektiğine vurgu yapılıyor. Bu durum, acil durumlar ortadan kalktığında sakinleşme yerine, sürekli bir hazırlık durumu ve belirlenmiş bir yol haritası ile ilaçların üretilmesi ve gerektiğinde hızla kullanılabilir hale getirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Bu strateji, koronavirüslerin ötesindeki gelecek virüsler için de genişletilmelidir.

YENİ TEKLİF ÇAĞRISI

Avrupa Komisyonu ve HERA’nın düzenlediği çalıştayın sonuç raporu, geniş spektrumlu antiviral ilaçların geliştirilmesinin artık erişilemez olmadığını ve bir sonraki pandemide bu ilaçların varlığının önemli bir fark yaratacağı konusunda fikir birliği içindedir. Belgelerde, sektörün çabalarının devam etmesi ve ruhsatlandırma süreçlerinin açıklık getirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.

Araştırmacılar, bu yeni teklif çağrısına başvurabilmek için Nisan ayındaki son başvuru tarihine yetişmek için çalışmalarını hızlandırıyorlar. Öncelikli olarak, salgın potansiyeli yüksek olan virüsleri hedefleyen ve geniş spektrumlu antiviral bileşiklere odaklanan projeler öne çıkıyor.

Ancak araştırmacılar, AB’nin hibe programının getirdiği kısıtlamaların ödüllendirilen projelerin uzun vadeli sürdürülebilirliğini tehlikeye atabileceğinden endişe ediyorlar. Şu anda sunulan Horizon Programı kapsamındaki 50 milyon euro, ABD’deki benzer tekliflerle karşılaştırıldığında yeterli olmayabilir. Bununla birlikte, AB’nin bu alanda iyi bir performans sergilediği de belirtilmektedir.

Mevcut AB ihalesi, ilaç geliştirme sürecinin en pahalı aşamalarını içermeyebilir; özellikle Faz IIb/III faz denemelerini finanse etme konusunda eksiklikler bulunabilir. Bu aşamaların, bir terapötik ürünün başarı potansiyelini belirlemek açısından önemli olduğu vurgulanmaktadır. Günümüzde genellikle endüstri tarafından yürütülmesi gerektiği düşünülen bu aşamalar, AB teklif çağrıları tarafından sınırlı desteklenmektedir. Bu durum, ilgili aşamaların maliyetlerinin yüksek olmasıyla da ilişkilendirilebilir. Ancak, AB hibesi kapsamında daha düşük maliyetli Faz-2 gibi çalışmaların yapılabilirliği de vurgulanmaktadır.

AB’nin klinik araştırmalar için gerekli olan ve araştırma maliyetinden daha yüksek maliyetli olan GMP (İyi Üretim Uygulamaları) üretimi için nadiren fon sağlaması, araştırmacıların çalışmalarını etkileyen sınırlayıcı faktörlerden biridir. Örneğin, Care’deki (sadece Faz-2A klinik denemelerini içeren) GMP üretimi hariç tutulmuş ve bu durum, gelecek vadeden birkaç ürünün projeden ayrılmasına ya da tamamen sonlandırılmasına yol açmıştır.

Bir araştırmacı, “Score projesi Eylül 2022’de tamamlandı, dolayısıyla Score 2 teklifimiz başarılı olsa bile, eğer ilgilenen diğer tarafları bulamazsak finansman konusunda en az bir yıllık bir boşluk olacak.” dedi. Yine de ek finansman sağlanması durumunda bile, geliştirilen bileşiklerin daha fazla ilerlemesi ve denemeler için bir ilaç şirketiyle işbirliği yapılması gerekebileceğini belirtti. Üniversitelerin bu tür süreçleri yürütecek yetkinlikte olmadığına dikkat çekti. Score faaliyetlerinin bir kısmının, beş yıl süren ve ilaç endüstrisi tarafından koordine edilen Care projesine taşınabileceğini de belirtti ve AB tarafından sunulan finansman süresinin uzatılmasını umut etti.

Care kapsamında, faz 1 ve 2 klinik çalışmalar özel şirketler tarafından ortaklaşa finanse edilmektedir. Faz 2 sonuçlarının olumlu olması durumunda, Araştırmacılar, Avrupa Komisyonu’nun faz 3 çalışmalarını finanse etmek için para takviyesi yapacağını umduklarını ifade etti. Ancak, IMI destekli projelerin şartları, herhangi bir ortağın araştırmaya ek olarak bileşiklere de erişebilmesi gerektiğini belirttiğinden, bu durum özel bir lisans verilmesine izin vermemekte. Bu koşullar altında, ilaç şirketlerinin büyük miktarlarda para yatırmaya istekli olmayabileceğini öne sürdü. Bu tür bürokrasinin, AB destekli projelerde yaygın olan bu koşulların gelişmeyi büyük ölçüde yavaşlattığını belirtti.

Bu çeviri EDJNET -VOYD iş birliği kapsamında Türkçe’ye kazandırılmıştır.

Bu çeviri EDJNET -VOYD iş birliği kapsamında Türkçe’ye kazandırılmıştır.