Şeffaflık ve verimlilik tartışmaları politik söylemde kayboldu. Veri gazeteciliği kamu sektöründe veri hareketinin canlanmasında katalizör etkisi yaratabilir.
Koalisyon hükümetinin (sözde) eski güzel günlerinde, veri odaklı şeffaflık siyasi sermayenin harcanabileceği devrim niteliğinde bir fikir olarak algılanmıştır. Koltuk denetçilerinin (talihsiz) idealinden esinlenen bakanlar, kullanıcılarla etkileşim içinde bulunarak ve şeffaflık kurullarının her bir departmana bir tane düşecek şekilde kurulmasıyla meşguldü. Tabii ki suçu kimde olduğunun önemi olmaksızın — Brexit, farklı çoğunluklar, Trump, Ruslar- işler o zamandan beri önemli ölçüde değişti. Üç yıl önce ODUG’daki (Oregon Delphi Kullanıcı Grubu) günlerim daha yeni bitmişken, hükümetin katılımının çekilmesinin yasını tuttum. Francis Maude’nin daha sonra kabine ofisi bakanı ve açık veri yetkilileri tarafından yapılan konuşması çok da akıllardan çıkmadıı: “ Victor Hugo’nun kelimeleriyle ifade edilecek olursa, zamanı gelen düşünceden daha güçlü hiçbir şey yoktur ve şeffaflık zamanı gelmiş olan bir fikirdir.”
Şeffaflık artık hükümetin yüksek önceliklerinden biri değil. Bir bilgi edinme komisyonunun bilgi özgürlüğü haklarını gözden geçirmek (bir başka deyişle kısıtlamak) için kurulması, mevcut siyası durumun hakkında pek çok şey söylemektedir. Fakat şeffaflık, açık veri için her şey demek değildi. Verimlilik ve performans artırımının veri kullanımı aracılığıyla elde edilebileceği düşüncesinin kendine özgü bir cazibesi vardı. Kamu hizmetleri “açık veriler üzerinden çalıştırılabilir”. Bu fikir, doğal olarak kendini ortaya koyabilecek cesurca adlandırılmış bir Veri Yönetimi Programı’na geçişle beraber teknoloji ütopyası olarak da ortaya çıkabilir, fakat öyleyse, bu durum kesinlikle gözetim altında gerçekleşiyor. DEFRA (çevre, yiyecek ve köy işleri bakanlığı) –deneyim açık veri daha ortada yokken verinin değeri burada gösterdi- gibi birkaç uzmanlık alanının dışında, veri güdümlü açıklık ilgi odağı olmaktan çıktı. Bu konuyla ilgili görüşlerimi Mayıs 2016 tarihli Açık Veri Yanılgısı adlı makalemde işlemiştim.
Ve veri gazeteciliği sahneye çıkar. Birçok kişi tarafından parlak görseller yardımıyla okuyucuları reklam merkezli bir sayfada daha uzun süre tutmanın bir yolu olarak görülen veri gazeteciliği artık olduğundan çok daha fazlası. Veri gazetecileri, insanların kalplerine ve sıradan yaşantılarına yakın bir seviyede çalışarak şeffaflık hareketinin güçlü yanlarını haline geliyorlar. Alman seçimlerinin Berlin Sabah haberleri tarafından yapılan “sivri” görselleştirmesinde olduğu gibi, yerel düzeyde seçim verilerini basit bir düzeyde gösterse de, veri odaklı gazetecilik, okuyucuların yerel halkı anlamalarına daha merak uyandıran ( ve potansiyel olarak şeffaf) bir yol ve karşılaştıkları sorunları sunabilir.
Veri gazeteciliğinin sahip olduğu potansiyel, yine de sorunların önemsiz olarak görülmesini aşıyor. Araştırmacı Gazetecilik Bürosu da bunu medya dünyasına göstermekte. Verileri inceleyen ve yetkililerden hesap soran veri gazeteciliğini yapmak için birçok fırsat mevcut. Büro’nun aile içi şiddete yönelik yakın zamanlarda yürüttüğü soruşturma, verinin neler başarabileceğinin berrak bir örneğidir (not: Araştırmacı Gazetecilik Bürosu üçün bazı haritalamalarda yardımcı oldum). Veri, kullanıma elverişli herhangi bir forma (açık veri, maine okunabilir veri) temizlenmiş, toplanmış, kısmen yorumlanmış ve yerel gazetecilerle ulusal haberlerin yanında yerel hikâyeler üretilmesi amacıyla paylaşılmıştır. Yeni ve hakiki hikâye anlatımı, kamu sektöründe dengi olmayan ve kamu hizmeti gazeteciliğiyle sonuçlanan bir veri araştırmasıyla mümkün kılınmıştır: hikayeler, fon kesintilerinin yerel hizmetlerde olduğunu, bunun da insan yaşamlarını doğrudan etkilediğine dikkat çekmektedir. Görevin kötüye kullanımını açığa çıkarmak, araştırmacı gazeteciliğin geleneksel hedefidir; bunu, kamu hizmetlerinin yeniden düzenlenmesinde potansiyel etkileri olan veri kullanımı aracılığıyla yapmak alışılmamış bir özelliktir. Bu ayrıca ülke çapında vatandaşların verileri kontrol altında tutmak için önemli bir silah olarak görmelerini sağlıyor. Grenfell (bir kule yangını) sonrası bir dünyada, bu yalnızca çekici bir fikir olmaktan çok daha ötedir: Bu üstün etiklere sahip kollara, koltuk denetçiliği konseptine yönelmelerine yönelik yapılan bir çağrıdır.
Paul Bradshaw’un veri gazeteciliğiyle ilgili 10 temel kuralın biri de şudur: “Vatandaşlara haklarını ve sorumluluklarını yerine getirmeleri için yetki vermeliyiz”. Bu, halkın gazeteciliğe doğru yönelmesini sağlamayı amaçlasa da, aynı zamanda gazeteciliğin halkı veri hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için eğitmesinde, algılama kapasitesini artırmada ve görevi kötüye kullanımın ölçülü, üzerine tartışılmış, kanıtlara dayalı bir şekilde analiz edilebilmeye yardımcı olacağı gözüyle bakılmaktadır. Bu yüzden, veri odaklı makaleleri bir veri ve yönetim bilimiyle ilişkilendirilmesini, akademik araştırmalarda olduğu kadar veri haberciliğinde de tekrarlanabilirlik fikrini destekliyorum ve Andy Dickinson’ın önerdiği gibi verilerin ve pratiklerin olabildiğince açık olması gerektiğini düşünüyorum.
Eğer bu kulağa çok soyut veya çok olumsuz geliyorsa — neticede Grenfell ateşi ve aile içi şiddet, doğru kararlar vermenin yapıcı bir yolundan daha ziyade, yanlış kararlara maruz kalmanın örnekleridir- bunun nedeni bu tür hikâyelerin oldukça güçlü olmaları ve birilerinin yaşamlarını yoluna koymalarına olanak sağlamalarıdır. Fakat olumlu ve pratik neticelere dikkat çeken birçok hikâye var.Teresa Jolley’nin Veri Gazeteciliği üzerine yakın zamanda yayınlanan kitabındaki bu bölümü ele alalım: Birmingham’da veri gazetecileri ve ulaştırma uzmanlarının birlikte çalışması daha fazla finansman ve daha iyi ulaştırma politikasına giden yolu açtı. Bu son derece işbirliği içerisinde izlenen yöntem, güncel veri gazetecilerinin neslidir ve daha önceki geleneksel gazeteciliğin ketum yaklaşımından uzaktır. Bu dönüşüm bulaşıcıdır ve yerel alanlara gerçekten gelişme sağlayabilecek sektörler arası ağlara uzanır. Sanırım açık veri akımı bazı konuları yanlış anladı. Bu mantrayı bu günlerde çok sık tekrar ediyorum: şeffaflık nihai bir hedef değil, bu akımın ana karakteri olmalıydı. Bunun sebebi doğal bir biçimde ölçeklendirilememesi veya büyümemesidir. Bu akım, sadece veri odaklı işlemlere de odaklanmamalıydı. Bir akım olarak açık veri, bunların hiçbirini düzgün bir şekilde yapamaz, fakat bunu hepimizin anlaması uzun zaman alıyor. Ağır ağır, daha da sorun odaklı bir yaklaşım olma fikrinden vazgeçiyor. İşte veri gazeteciliğinin yol gösterebileceği nokta burasıdır: doğası gereği, sorun odaklıdır. Şeffaflık on yıllardır süren politik döngülerde ortaya çıkıyor: 90’ların sonunda bilgi edinme kanunları ve yönetmelikleri; 2010’larda açık veri. Veri gazeteciliği şeffaflık ateşinin sönmesini engelliyor ve işletme dönüşümünü mümkün kılarak sanıyorum ki açık veriyi kesinlikle koruyor.